Kendime
Kendi kalıplarında yaşadığımız alanın dışına çıktığımızda beğenmiyoruz
birçok şeyi…
Bunu yaparken o kadar
doğal reflekslerle hareket ediyoruz ki, dozunu hemen hemen her zaman
kaçırabiliyoruz. Tüm çevremizdeki olaylara eleştirel bir bakışla yaklaşıyor
işin özünden uzaklaşıyor insan. Eleştirinin maksimum yaşandığı ve hissedildiği
bir mesleği yapan birisi olarak eleştirileri yapan kişilerin ne tür
reflekslerle hareket ettiğini iyi çözdüğümü söyleyebilirim. Genel olarak
şikâyet edilen konuların başında sistem gelir, tam olarak neye karşılık gelir
orası tartışılır… Karşıyız? Neye? Sisteme!
Nasılsanız öyle
yönetilirsiniz veya neye layık iseniz o şekilde yönetilirsiniz…
Sürekli eleştirdiğimiz
sistem(i)leri ve yönetenlerin bir insan olduğunu ve onlarında hatalar yapabileceğini
görmeden ya da görmek istemeden eleştirmek.
Uzun uzadıya cümleler kurmasını beceremeyen
birisi olarak işin özüne kestirmeden gitmekte fayda var…
Bizi yönetenlerinde bizlerin arasından çıktığını unutmamak gerekir, zemini düzgün olmayan bir yolda dünyanın en iyi arabasını dahi
yapsanız bir süre sonra arıza verecektir. Kişisel bakmak
gerekirse olaylara ilk önce kendine bakmalı insan, eleştirilen sistem dışında
kendiişlerimizde ne kadar iyiyiz? Ne kadarını dört dörtlük yapıyoruz? Hep karşıdan
beklediğimiz kusursuz olma özelliğine sahip miyiz? Toplumsal olaylar
düşünüldüğü gibi organize edilmiş olaylar değildir çoğu zaman, hep bireysel bir
hareketin sonucunda çıkmıştır ortaya.
Bir birey olarak
bizler düzelmedikçe yolumuz düz olmadıkça bizi yönetenlerin kusursuz olmasını
beklemekte mantıksız bir davranış biçimi olacaktır. Örneğin; Diyanet'ten
şikayet ediyoruz, bende ediyorum, sonra kendime soruyorum; - yahu be adam sen
kendin dinini ne kadar yaşıyorsun? Aslında cevabı net ve ortada; Türkiye'deki
genel ortalamaya baktığımızda bizlerin Müslümanlığı ne kadar ise Diyanette o
kadar Müslüman…
Sözün özü, lafın
kısası; kendini bilmeli er kişi, hatun kişi, haddini, yerini…
İlim ilim bilmektir,
ilim kendini bilmektir... (Yunus Emre)
Yorumlar